Köydes Açılımı
Toplam okunma sayısı: 2002
01 Nis 2010
Elazığ’da 6.0 büyüklüğünde ki depremde 51 vatandaşımız yaşamını yitirdi. Ölenlere Allahtan rahmet kalanlara ise sabırlar diliyorum.
Türkiye’nin gündeminde yine deprem ve yine yaşamını yitiren insanlar var. Yazarlarımız, eğitimcilerimiz, konunun uzmanı olduğunu iddia edenler, basın yayın organlarımız yazıp çizmeye depremi manşet etmeye başladık. Şunu söyleyebiliriz. Benim okuduğum haberlerde çok fazla spekülatif içerikler göremedim. Bu bizim depreme ve depremle yaşamaya alışacağımız sinyallerini veriyor. Birkaç muhabir dışında tabi. Bakın ne diyordu muhabir haberi verirken; Sayın seyirciler şu an deprem oluyor. İnanılmaz. İnanılmaz.
Ne inanılmaz kardeşim. Deprem işte. İnanılmaz olan ne. Ne diyelim. Hangi psikolojiye girelim ne istiyorsun muhabir kardeşim. Bu kadar heyecan neden? Orada veya başka yerde her an her şey olabilir. Her an deprem olabilir. Fay hattının olduğu yerde de olur olmadığı yerde de. Ölüm fay hattına mı bakıyor. Sen öyle değil de daha sakin daha itidalli ciddi ciddi deprem haberini versen de insanlar panik yapmasalar o bölgedeki insanlara daha faydalı olmaz mı?
Aklı selim muhabirler zaten öyle davranıyorlar. Onlara bak ta bir örnek al. Ülkeye yardım etmek sadece deprem sonrası gidip haber yapmak veya yaraları sarmakla olmuyor. Senin de ülken için bir vazifen var. Onu yerine getir ve kimseyi tedirgin edecek tavırda haberler yapma. Hepimiz bu geminin içindeyiz. Hangi dilden, hangi dinden, hangi ırktan olursa olsun bu ülkenin vatandaşlarıyız ve bizi tedirginliğe sürükleyecek tarzda haber verilmesini istemiyoruz.
Onun içindir ki Sayın Başbakan uzun zamandır medya konusunda köşe yazarlarına sürekli nasihat etmekte. Elbette yanlış görüldüğü zaman söylenecek, konuşulacak, tartışılacak ama söylenilen sözün nereye ne şekilde gittiğini de iyi tespit etmek zorundayız. Herkes görevini layıkıyla yapacak, yapmak zorunda. Şöyle bir düşünelim gerçekten herkes görevini layıkıyla yapsa Allah aşkına bu memlekette sorun kalır mı? Her şeyi devletten isteyip devletten bekleyemeyiz ki. Evet devlet önümüzü açmalı Anayasayı değiştirip daha adil daha halkçı daha sosyal hale getirmeli. Kılçıkları temizlemeli. Yalnız temizlik isterken aman toz kalkmasın, aman şurasını almayalım, burası kalsın anlayışları yersiz ve tutarsızdır. Gerçek bir temizlik istiyorsak eğer, eskiden halı altına sürülenlerin hepsinin temizlenmesi şart. Komple temizlenmeli ki sağlıklı olsun. Ortalık temiz koksun. Yoksa kalan pislikler temiz kokuyla yine farklı bir hava estirebilir(ler).
Konumuzdan uzaklaşmadan deprem bölgesine dönelim ve birkaç kelam da biz edelim. Elazığ depremi ile alakalı birçok ağızdan ve birçok köşe yazarından konuyla alakalı yorumlar okudum ve dinledim. Gerçekten hayranlıkla okuduklarım var. Mesela bunların içinde Fikret Bila’nın farklı başlıklar altında ele aldığı konulardan birkaç alıntı yapmak istiyorum.
Depremi satıyoruz demiş ve devam etmiş Sayın: Bila
Bu kadar büyük acılar yaşamış olmamıza rağmen, hâlâ etkin önlemler alamadığımızı Elazığ depremi gösterdi. Ama depremi satmak konusunda başarılıyız! Hele İstanbul’da “Şu semt sağlammış” diye bir söylenti çıkarmayı başardığınızda, depremi satmanız kadar kolay bir şey yok. Nitekim satıldı da! Çıkan sahte haritalar üzerinde hangi semtlerde arsa ve ev fiyatlarının arttığını, hangilerinde düştüğünü, hangilerinin kapatılıp yüksek fiyatlarla satıldığını yerel yöneticilerimiz, emlakçılarımız, karaborsacılarımız biliyordur herhalde.
Yorum okuyucunun.
Başka bir başlıkta ise kerpiç evlerden bahsedilmiş haklı olarak;
İTÜ’deki ev
Dün televizyonlarda İTÜ’nün maslak kampüsündeki bir “örnek ev” gösteriliyordu. İTÜ’deki bilim adamlarımız, depreme dayanaklı kerpiç ev nasıl yapılır, göstermişler. Bir örnek ev yapmışlar. Bu ev, 1999’daki Büyük Marmara Depremi’ni de yaşamış ama hiç hasar görmemiş. Demek ki, bilim adamlarımız işi biliyor. Ama Elazığ’ın köylerinden yansıyan ev manzaraları ile İTÜ’nün örnek evi arasında hiç benzerlik yoktu. Bilim adamı görevini yapmış, nasıl olması gerektiğini göstermiş, ama deprem riski yüksek olup da bu evi örnek alan bir çalışma yapılmamış. Böyle olacaksa, o örnek evi yapmanın ne anlamı var?
Öncüsü yok mu?
Bilim adamlarımızdan biliyoruz ki, depremi tahmin etmek bugünkü teknolojiyle mümkün değil. Ama genel olarak risk uyarısı yapmak mümkün. Nitekim Elazığ için uyarı yapılmış. Bunu İTÜ’den Naci Görür hocamız ile İnönü Üniversitesi’nden Mehmet Önal hocamız yapmışlar. Ama kimse oralı olmamış! Keza ODTÜ’den Polat Gülkan Hoca da, TBMM’de bir komisyonu bilgilendirirken, Elazığ’a ve başka riskli illerimize dikkat çekmiş. Bilimsel verilerini paylaşmış. Yine kimse oralı olmamış! Gülkan Hoca, bir aydır Elazığ’ı da içine alan bölgede 2 ile 3.5 arasında sürekli depremler olduğunu, bu hareketliliğin öncü bir işaret olabileceğini dahi söylemiş ama ne fayda!
Felaketi bekliyoruz
Türkiye’de insan hayatının değeri olmadığını biliyoruz ve felaketi adeta bekliyoruz. Ölerek bile öğrenmiyoruz! Bilimsel nasihate aldıran da yok! Zaten verdiğimiz binlerce can ders olabilseydi, her yıl depremden fazla can kaybını trafikte vermez, trafik kurallarına uymanın önemini kavrardık. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmazdı!
Bilime kulak vermek
Aktif fay hatları üzerinde yaşayan insanlar olarak, bilime kulak vermek zorundayız. Uyanıklığı sadece depremden para kazanmak, mal yağmalamak, karaborsa satış yapmak konusunda göstermeye devam edersek, daha çok can kaybederiz. Köyde, ilçede, ilde bütün yöneticiler, kamu görevlileri, eğiticiler bilime kulak vermeli. Köy evleri dahil depreme dayanıklı bina yapımına önem verilmeli. Kurallar sık sıkıya uygulanmalı. Rüşvetle ruhsat verilmemeli ve ciddi denetim yapılmalı. Elazığ’da yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Umarım, bundan sonra felaketlerden ders çıkarmayı öğreniriz.
Evet, Fikret Bila’nın yazdıklarına katılmamak mümkün değil ama farklı çözümlerde sunabilirdi.
Mesela ülkenin yine gündeminde olan malum Köydes projelerine İTÜ’ de yapılan örnek kerpiç ev modeli tüm Türkiye genelinde Köydes projelerine dâhil edilebilir. Türkiye’nin her ilinde bir üniversitemizde olduğuna göre, üniversite öğrencilerimizi de bu işe dâhil edip eskiden olduğu gibi yerinde uygulamalı dersler yapılabilir. Tüm köylülere bu konuda teknik destekler verilebilir. Topyekûn köylümüz kentlimiz bu konuda bilinçlendirilebilir. Böyle bir olayın Türkiye’miz için, öğrencilerimiz için sosyo ekonomik, sosyo kültürel getirilerini düşünebiliyor musunuz?
İnanın böyle bir projenin geri dönüşümünü düşünüyorum da ciltlerle kitap yazabilirim, yazılabilir. Olaya nerden bakarsanız bakın sinerji kokuyor. Birbirini tetikleyen atom çekirdekleri ile dolu. Gerçek eğitim gerçek öğretim böyle ulusal projelerle gerçekleşebilir.
Sadece hayal ettim. Akut ekiplerine gerek kalmadan üniversite öğrencilerimizin akademisyenlerimizin yerinde tesbitler yaparak, ilmi verilerle, halkla birlikte Türkü, Kürdü Lazı, Çerkezi hep birlikte gidip, pilot bölge olarak Elazığ’ı seçip örnek evlerini İTÜ’ değil de olayın merkezinde yapsalar dı daha iyi olmazmıydı? Bu millet de ‘’HELAL OLSUN’’ bizim hocalarımıza, öğrencilerimize bize teknik olarak kerpiç ev yapmayı öğrettiler. Artık deprem de olsa Kerpiç evlerimiz yıkılmaz. Teknik olarak olması gerekeni hocalarımız eşliğinde yaptık deseler ve gerçektende deprem olduğunda evler yıkılmasa ve Keko sizlere dua etse kötü mü olur. Bu ülke için en güzel şeyi yapmış olmazmısınız? Allah aşkına İTÜ de yapılan örnek Kerpiç evin Keko ya ne faydası var. Köylü gidip İTÜ’den Teknik yapılmış Kerpiç ev modeli alıp köyünde uygulayacak mı? Hayır. Bence gitmeyecek. Başka köylülerde gitmeyecekler. Köylü nasıl gitsin yol bilmez iz bilmez. O zaman onlar gitmezse yetkililerimiz gidecek. Bu güne kadar oy deposu olarak görülüp hep ezilmiş, sömürülmüş, düşüncesiz bırakılmış. Milletin efendisi denmiş, sırtına binilmiş. Köylü, Keko’nun babası gibi iş için yurt dışına gitmek zorunda kalmış. Bir sonraki olabilecek muhtemel depremde oraya örnek kerpiç evler yapılmadığı için köylü bilinçlendirilmediği için olabilecek felaketin günahını kim çekebilir.
Gündemdeki bir başka açmazda Başbakanın bölgenin mimari yapısı için Kerpiç ev demesi. Evet dedi de ne oldu. Eleştirenler destek verenler vs. Bir sürü laf kalabalığı yapıldı sonradan. İşin uzmanı siz değilmisiniz? Lütfen gidin! Başbakana proje çıkarın ve söyleyin; bölgenin ve tüm Türkiye’nin bu tür yapılanmalardan arındırılması lazım deyin. Biz örnek evlerimizi İTÜ’ye değil bölgeye yapmak istiyoruz. Elazığ’ın göbeğine bu evi yapın lütfen. Korkuyor musunuz yoksa. Çalışmak mı istemiyorsunuz. Her ne sebep varsa söyleyin. Dünya görüşünüze ters mi. Bu ülkeye hizmet etmek istemiyor musunuz? Anlayamıyorum. Evet, haklısınız bunların hiç biri bize ters değil biz yanlış yapmışız Elazığ’a gidebilirmişiz diyorsanız eğer o zaman bir an önce Elazığ’a İTÜ’ye yapılan evin aynısından yapın. Korkmayın! Oralara gittiğinizde tüm halk size kucak açacaktır. Bağırlarına basıp açta açıkta bırakmayacaklardır sizi. Başköşeye oturtacaklardır. Ağzınızdan çıkacak tüm kelimelere dikkat edeceklerdir. Sevip sayacaklardır. İsterseniz bir deneyinde görün.
Yook kardeşim ben böyle işlere gelemem derseniz o zaman bize gerçekçi fikirler verecek bizimle hemhal olacak hocalar lazım. Kusura bakmayın. Alın size bir açılım daha.