Mimari Çalışmalar Doğaya Adapte Olmalıdır
Toplam okunma sayısı: 928
01 Eki 2021
Koruma sektörü ve yerel yönetimlerin buluşma noktası olan YAPEX Restorasyon ve Kültür Mirasını Koruma Fuarı, ÇEKÜL Vakfı iş birliği ve Tarihi Kentler Birliği desteğiyle bu yıl kapılarını İstanbul’da açtı. Fuarda, geçtiğimiz günlerde yaşadığımız doğal afetlerin etkileri kapsamında mimarinin doğa içindeki işlevine göre belirlenmesinin ve tüm yapıların geleneksel mimarinin bilgi ve deneyim birikimini kullanarak doğayla uyumlu bir şekilde inşa edilmesinin öneminden bahsedildi.
“Kırsal Miras ve Kent İlişkisi” temasıyla gerçekleşen YAPEX Restorasyon ve Kültür Mirasını Koruma Fuarı, bu yıl koruma sektörü ve yerel yönetimleri 11’inci kez bir araya getiriyor. ÇEKÜL Vakfı’nın (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı) 30 yılı aşkın bilgi ve tecrübesini yansıtarak her yıl farklı bir koruma başlığını gündeme taşıdığı fuar, bu yıl da kır ve kent arasındaki dengelere, doğal-kültürel miras ve insan ilişkisine dikkat çekiyor.
Doğayla uyumlu mimari çözümler
Yenikapı Dr. Mimar Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen olan YAPEX Fuarı, pek çok etkinliğe ev sahipliği yapıyor. ÇEKÜL Vakfı'nın kültür mirasını koruma alanındaki yaklaşım zenginliğini ve farklı uzmanlıklara sahip kişi, kurum ve oluşumlardan oluşan iletişim ağını güçlü bir şekilde yansıtan panellerin ilki bugün yoğun bir katılım ile yapıldı. Düzenlenen panel Türkiye'den ve dünyadan örneklerle "ekolojik mimarlık" başlığını farklı yönleriyle ele alırken, Mimarlar Sinan Polvan, Şeyda Arguner Dana ve Özgül Öztürk, konuşmalarıyla kaynağını doğadan alan geleneksel mimari ile yüzünü doğaya çeviren çağdaş mimaride ekolojik çözümlerin izini sürerek, doğayla uyumlu yapı malzemelerini uygulama örnekleri üzerinden değerlendirdi.
ÇEKÜL Vakfı Genel Müdürü S. Yeşim Dizdaroğlu modaratörlüğünde “Doğanın zaman ötesi işlevselliği” başlığı ile başlayan panelde doğanın içindeki işlevi algılamanın insan yaşamına kattıkları, insanlığın başlangıcından bugüne yaşanan doğa olaylarına göre belirlenen mimari anlayışın farklı coğrafyalardan örneklerle günümüze yansıması anlatıldı. Konuşmacılar, yönetmeliklerde geleneksel malzeme ve teknik kullanımını mümkün kılacak düzenlemeleri de beklediklerini vurguladılar.
Panelde konuşan Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sinan Polvan “Doğada önemli bir denge üzerinde yaşıyoruz ve tüm dengeler bir döngüye tabi. Her mimari çalışma özünde doğaya adapte olur. Ekolojiyi kullanan mimari, doğaya karşı değil, doğaya adapte olmaya çalışan bir mimari olmalıdır. Anadolu coğrafyası dünyanın küçük bir ölçekte kopyalanmış halidir. Anadolu’nun her bir tarafında dünyada uygulanan mimari çalışma örneklerini görebilirsiniz. Dünyada geleneksel mimari çözümlere baktığımızda yüzyıllar öncesi yapılan birçok tarihi eserde mimarinin rüzgâr, yağmur, fırtına gibi doğa olaylarının etkilerinin gözetilerek yapıldığını görüyoruz” dedi. Polvan, rüzgarın etkisini gözeten çatı sistemlerini, gel-gitlerin şekillendirdiği köprüleri ve benzer örnekleri, fizik kurallarıyla geleneksel mimari uygulamalarının buluşma anları olarak örnek gösterdi.
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Şeyda Arguner Dana ise “Çağdaş Mimari Uygulamalarda Ahşap Malzeme Kullanımı” üzerine bilgi verdiği sunumunda “Doğanın farkına varıp, doğanın gücünü kullanarak tasarım yapmak mümkün. Türkiye’de kullanılan ahşap, yurt dışından ithal ediliyor. Türkiye’de yapısal ahşap üretiminin diğer ülkelere baktığımızda çok düşük olduğunu görüyoruz,” dedi.
Panel de son olarak konuşan mimar ve döngüsel tasarımcı Özgül Öztürk ise geçmişin, bugünün ve geleceğin en önemli malzemesi olan toprak ile ilgili bilgi verdi. Sunumunda toprak, doğa ve mimarinin nasıl entegre olarak uygulandığı hakkında bilgi veren Öztürk Elazığ’ın Keban ilçesinde hayata geçirdiği Anadolu Meleği Kadın Eğitim ve Üretim Merkezi’nin yapım teknikleri hakkında bilgi verdi. Doğal çevresi ile uyumlu ve ödüllü bu yapının insanların toprakla en eski ilişkisini de canlandırdığını söyledi.